Bismillahirrahmanirrahim...
Yunus-61 "...Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki apaçık kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasın."
Sebe-3 "...O'nun ilminden göklerde ve yerde zerre kadar bir şey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi muhakkak açık bir kitaptadır."
Nahl-8 "...O sizin bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratmaktadır."
Nahl-48 "Görmüyorlar mı ki Allah’ın yarattığı şeylerin gölgeleri bile nasıl sağdan soldan sürünüp Allah’a secde ederek dönmektedir?"
Yasin-36 "...ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir."
Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.
Yukarıdaki ayetlerde, Kuran'ın indirildiği dönemde insanların bilmediği canlılara ve hem de cansız varlıklara işaret edilmektedir. Nitekim mikroskobun keşfi ile birlikte çıplak gözle görülemeyen ve genellikle tek bir hücreden ibaret olan yeni mikrobik canlılar keşfedilmiştir. Böylece Kuran'da dikkat çekilen başka canlıların varlığı hakkında insanlar bilgi sahibi olmaya başlamışlardır.
Ayrıca ayetlerde geçen zerre tabiri, en küçük, en ufak manasına gelir ki maddenin en küçük yapı taşı demek olup, bugünkü adıyla bölünemez anlamına gelen atomdur. Ayetlerde "bundan daha küçüğü" denerek atom altı parçacıklara da dikkat çekilmiştir.
1900 lü yılların başlarında maddenin en küçük yapıtaşı olan atom keşfedilmiştir. Atom gözle görülmesi imkânsız, çok küçük bir parçacıktır ve sadece taramalı tünel mikroskobu (atomik kuvvet mikroskobu) vb. ile incelenebilir. Bir atomda, çekirdeğin etrafında dönen negatif yüklü bir elektron bulutu vardır. Çekirdek ise pozitif yüklü protonlar ve yüksüz nötronlardan oluşur. Günümüzde fizikçiler proton ve nötronların da kuark adı verilen çok daha küçük temel parçacıklardan oluştuğunu ileri sürmektedirler.
En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.
OKU
Bismillahirrahmanirrahim...
Bakara-26 "Şüphesiz ki Allah sivrisinek veya ondan daha küçüğüyle misal getirmekten çekinmez. İman edenler böyle misallerin Rablerinden gelen bir hak olduğunu bilirler. Kâfirler ise: “Allah bu misalle ne demek istedi?” derler. Allah bu misalle bir çoğunu saptırır, bir çoğunu da hidayete erdirir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır."
Ankebut-41 "Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, kendine yuva yapan dişi örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümceğin yuvasıdır. Keşke bilseler."
Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.
Sivrisineğin, Arapça adı ‘BEÛD’ dur. Âyette BEÛDAT’ şeklinde yer alır. Kelimenin sonundaki "t" harfi kelimeye dişil bir anlam yükler. Bu nedenle âyette bahsedilen sivrisinek dişidir. Ayrıca ‘FEVKAHÂ’ (onun ötesinde) kelimesinin sonuna ilave edilmiş sivrisineğe işaret eden "hâ" zamiri de, dişiliği ifade etmek için kullanılır. Yani mübarek ayette misal olarak özellikle dişi sivrisinek seçilmiştir.
Ve bu mübarek ayetin indiği zamandan yüzyıllar sonra, bilimsel bir dizi araştırmalar sonunda insanın kanını emen ve kanı yumurtaları için kullanan sivrisineğin, dişi sivrisinek olduğu anlaşılmıştır. Görüldüğü gibi Kuran`da dişilik ile ilgili bir takı bile bir mucize ortaya koymaktadır. Kur'an her alanda gözleri ve gönülleri körelmemişleri hayran bırakacak mucizeler sergilemektedir.
Örümcekler, dişilerin erkeklerden daha büyük olduğu azınlıktaki canlı türlerinden biridir. Canlı türleri genelde evlerini; soğuktan, sıcaktan, tehlikelerden v.b korunmak için yaparlar. Oysa örümcek evini; evine yanlışlıkla uğrayanları avlamak için inşa eder. Bu yüzden evlerin en güvenilmezi, örümceğin evidir.
Dişi örümcek, erkek örümcek ile birleştikten sonra eğer kaçmayı başaramazsa kendi erkeğini de öldürmektedir. Bu yüzden dişi örümceğin evi, bırakın başkalarını kendi erkeği için bile güvensizdir. Allah`tan başka dostlara sığınanlar, örümceğin evine sığınanlar gibi mahvolmaya mahkumdur. Kur’an, örümceğin evinin çürüklüğü ile bu mecaz manayı kastetmektedir.
En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.
OKU
Bismillahirrahmanirrahim...
Rum (2-4) "Rumlar yenildi. Yakın bir yerde, yeryüzünün en aşağısında. Fakat mağlûbiyetlerinden sonra onlar tekrar galip gelecekler; Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, bundan sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün mü'minler sevineceklerdir."
Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.
Ayette bir mucize olarak hem Rumların İranlılara karşı yakın zamanda galibiyet elde edecekleri haberi gerçekleşmiş ve hem de aynı tarihlerde Bedir Zaferi gerçekleşerek müminler sevinmiştir; Yine bu mübarek ayetlerde başka bir mucize olarak yeryüzünün en alçak bölgesine işaret edildiği de anlaşılmaktadır.
...Allah Teâlâ, Resulüne gayptan şu haberi bildiriyordu: Bununla birlikte onlar, bu yenilgilerinin ardından kesinlikle galip gelecekler. Hem uzak değil. Birkaç yıl içinde ki, "bıd" kelimesi üçten dokuza kadar olan bir sayıyı ifade eder...GerçektenTirmizî'nin Sahih'inde rivayet ettiği üzere "Bedir" günü Rumlar, İranlılara galip geldiler...Hindli Süleyman Nedevî efendi, Asrı Saadet tarihinde bunu şöyle tesbit etmiştir: "Resul-i Ekrem'in işareti gereğince dokuz yıl sonra peygamberin bu haberi gerçekleşmiş ve onun gerçekleşmesi "Bedir" zaferinin elde edilmesine rastlamıştır.(Elmalılı Hamdi Yazır)
Ayette geçen "Ednâ'l-arz" deyimi hem "yakın bir yerde," hem de "arzın en aşağısında" anlamına gelmektedir ki, anlatılan olay için her iki anlam da geçerlidir. Bizans İmparatorluğunun Persler’e yenildiği bölge Suriye, Filistin ve şimdiki Ürdün topraklarının kesiştiği bölgede yer alan Lut gölü (Ölü deniz) havzasıdır. Deniz seviyesinden 400 metre kadar aşağıda olan Lut gölü çevresi, Dünya’mızın kara parçalarının “en alçak” noktasıdır.
En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.
OKU
Bismillahirrahmanirrahim...
Nahl-77 "Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Kıyametin kopması ise, göz açıp kapama gibi veya daha az bir zamandan ibarettir. Şüphesiz Allah, her şeye kadirdir."
Enbiya-104 "Göğü, kitap dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu Biz yaparız."
Tekvir (1-3) "Güneş dürülüp ışığı söndüğü zaman; Yıldızlar kararıp dağıldığı zaman; Ve dağlar, yürütüldüğü zaman!"
Tekvir-6 "Denizler kaynatıldığı zaman"
Rahman-37 "Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman..."
Kıyamet (7-12) Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: 'kaçacak yer nerede?' der. Hayır, hayır! (Kaçıp) sığınacak yer yoktur! O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur."
Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.
Kuranın indiği dönemde evrenin bir gün son bulacağı bilinmiyordu; Oysa günümüzde artık pek çok bilim adamı sadece bilimsel veriler ve araştırmalara dayanarak evrenin bir gün kesin olarak yok olacağı noktasında birleşmekte ve bu sonun nasıl olacağına dair bilimsel teoriler üretmektedirler. Örneğin bu teorilerden biri olan Büyük Çöküş (Big Crunch) teorisi, Big Bang'le başlayarak genişlemekte olan evrenin, gittikçe hızlanarak içine çökeceğini öne süren bir teoridir. Big Crunch teorisine göre başlangıçta olduğu gibi önce yavaşça, fakat gittikçe hız kazanarak evren çökmeye başlayacaktır. Tüm bunların devamında ise, evren sonsuz yoğunluk ve sonsuz ısıda, sonsuz küçüklükte bir nokta haline gelecektir. Evrenin sonu ile ilgili özetlediğimiz bu bilimsel teori, görüldüğü üzere Kuran ayetleri ile paralellik içindedir.
En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.
OKU
Bismillahirrahmanirrahim...
Yasin-36 "Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir!"
Zariyat-49 "Düşünüp öğüt alasınız diye, her şeyi çift yarattık."
Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.
Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde biyoloji gelişmiş bir bilim değildi. Bitkilerin üremesi, bu üremedeki dişi ve erkek unsurların rolü bilinmiyordu. Biyoloji ve botanik ilminin gelişmesiyle tohumlu ve çiçekli bitkilerde erkek ve dişi üreme hücrelerinin varlığı anlaşıldı. Botanikçiler bitkilerde cinsiyet ayrımı olduğunu ancak 100 sene evvel keşfedebilmişlerdir.
Ayette geçen bilmediğimiz eşlerle ilgili günümüzde bilimin yaptığı keşiflere örnek verecek olursak;
Elektron mikroskobunun geliştirilmesiyle birlikte, biyologlar hücre içi yapıları inceleme fırsatı buldular. Bu araştırmalar sonunda canlılar aleminde iki temel hücre tipi olduğu ortaya çıktı: prokaryotik ve ökaryotik hücre.
Bakteriler, beslenme şekillerine göre yaşamları için gerekli olan besinleri kendileri sentezleyen (Ototrof bakteriler) ve Besinlerini hazır olarak dışarıdan alan (Heterotrof bakteriler) olarak iki grupda, ayrıca boyandıklarında pembe (gram-negatif) ya da mor (gram-pozitif) renkte gözlendikleri için gram-negatif veya gram-pozitif olarak adlandırılarak yine iki grupta sınıflandırılabilmektedir. Ayrıca yine son yıllarda özellikle hücre biyolojisi, mikrobiyoloji ve genetik alanındaki hızlı gelişmeler, Bacteria ve Archaea adı veilen birbirinden çok farklı iki grup bakteri olduğunu ortaya koymuş bulunmaktadır. Çok yakın bir tarihe kadar bakteriler aleminde böyle bir ayırım söz konusu değildi.
Virüslerde nükleik asit olarak DNA veya RNA’ dan biri bulunur. Bu şekliyle DNA ve RNA virüsleri olarak adlandırılarak iki grupta sınıflandırılmaktadırlar
Atom üzerindeki çalışmalar ilerledikçe var olan parçacıkların sırf protonlardan, nötronlardan ve elektronlardan oluşmadığı, atomun sandığımızdan da kompleks, daha hassas ve daha mükemmel bir yapısı olduğu anlaşılmıştır. Atomun en küçük parçaları için bile eşler halinde yaratılış hüküm sürmektedir. Protona karşı, eşi antiproton; elektrona karşı, eşi pozitron; nötrona karşı, eşi antinötron vardır.
Maddenin eşler halinde yaratılışı fiziğin en önemli keşiflerinden biridir. İngiliz bilim adamı Paul Dirac bu konudaki çalışmalarından ötürü 1933 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü almıştır. Dirac’ın buluşu “Parite” adıyla bilinir ve maddenin anti-madde denilen bir eşi olduğu bu buluşla ortaya konulur. Anti-madde, maddenin tersi özellikler taşır.
En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.
OKU
Bismillahirrahmanirrahim...
Kıyamet (3-4) "İnsan, kemiklerini bir araya toplayamayız mı sanıyor? Evet, Biz onu, parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleriyle yeniden yapmaya kadiriz."
Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.
1856 yılında Genn Ginsen adında bir İngiliz, parmak uçlarındaki çizgilerin her insanda farklı olduğunu keşfetti. 1856 yılına kadar insanlar parmak ucunun önemli özelliğinden haberdar değillerdi.OKU
Bismillahirrahmanirrahim...
Enbiya-30 "O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık..."Felak-1 "De ki: «Felâkın (yaratılıp vücuda getirilmiş olan şeylerin) Rabbine sığınırım.»"Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.
Felak-1 Tefsir: "Felâk"..."halk" vezninde yarmak, birden bire çatlatıp ayırmak veya pörtletmek demek olan felk masdarından meflûk mânâsına sıfat-ı müşebbehe olduğuna göre infilâk ettirilmiş, çatlatılıp yarılarak belirtilmiş demek olacağından ilk bakışta yarık, yahut çatlak diye tercemesi hatıra gelir....felâk sade çatlağın, çatlayışın kendisinden ibaret değil, daha çok ondan belirip inkişaf ederek meydana gelen neticenin vasfı demek olur. Mesela bir çekirdeği çatlatmak bir felk, çatlaması bir infilâk, bir infitâr, o çatlayış bir fıtrat, onda iki taraflı meydana gelen durum bir çatlak, bir felk, bir şaktır. Onun bir tarafı bir filk, bir şıktır. O çatlağın iki şıkkı arasından netice olarak pörtleyip beliren, inkişâf eden ve genişleyen tomurcuk, yaprak veya su veya ışık, parıltı, açıklık veya herhangi bir mahlûk, (fetha ile) felâk demektir...Alûsî der ki: " ...tercihe değer birinci daha genel mânâsıdır ki, îcad nuruyla yarılmış olan bütün mümkün varlıklara ve özellikle dağlardan gözeler, bulutlardan yağmurlar, yerden bitkiler, rahimlerden çocuklar gibi bir asıldan doğup çıkan bütün yaratıkları içine alır." Bu şekilde felâk, Samed'in zıddı ve "Rabbi'l-felâk" (felâkın Rabbi), "Rabbi'l-halk" (halkın Rabbi), yahut "Rabbi'l-fıtrat" (fıtratın Rabbi) demek gibi olur...(Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır)Evet.. O âlemlerin Rabbi'ne sığınmalıdır ki: Sabah vakitlerini meydana getirerek gecelerin karanlığını gideriyor. Yeryüzünü yararak ondan nice ürünleri meydana getiriyor, dağları parçalayarak onlardan nice gözleri, nehirleri, madenleri meydana çıkarıyor. Bulutları darmadağın ederek onlardan yağmurları yağdırıyor, validelerin rahimlerini bir infilâka uğratarak onlardan nice çocukları türetiyor. İşte bu kadar hârikaları, eserleri yaratan, istifâde alanına sunan bir Ezeli Yaratıcı'nın, bir Kerem Sâhibi Mâbud'un koruma ve himâyesine sığınmak, biz kulları için şüphe yok ki: Bir selâmet ve saadet vesîlesidir.(Ömer Nasuhi Bilmen)"Evrenin nasıl meydana geldiği?" konusu bilim adamları tarafından her zaman en çok merak edilen ve üzerinde en çok konuşulan konulardan biri olmuştur. Şu an üzerinde ittifak edilen ve geniş şekilde kabul gören teori Big Bang yani Büyük Patlama teorisidir. Big Bang, evrenin yaklaşık 13,7 milyar yıl önce aşırı yoğun ve sıcak bir noktanın patlaması sonucu meydana geldiğini savunan bir teoridir. Big Bang modeline göre, evren genişlemeden önceki bu ilk durumundayken aşırı derecede yoğun ve sıcak bir halde bulunuyordu. Yani âlem tek bir nokta idi. Daha sonra Big-Bang denilen büyük bir patlamayla birbirinden ayrılarak şu andaki şeklini aldı.En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.OKU
Bismillahirrahmanirrahim.Ali İmran-200 "Ey müminler, sabırlı olunuz, sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakınız, sürekli savaşa hazırlıklı olunuz ve Allah'tan korkunuz ki, kurtuluşa eresiniz."Nisa-102 "(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü’minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekât kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır."Enfal-17 "(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu)..."Enfal-60 "Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup caydırasınız..."Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.Peygamber Efendimiz(s.a.v) Buyuruyorlar ki;"Kuvvet atmaktır." (Müslim, İmare,167; Ebu Davud, Cihad,23; Tirmizî, Tefsiru sureti 8; İbn Mace, Cihad, 19)Günümüzde orduların savaşlarda kullandığı bütün modern silahların (top, füze, mermi...v.b) hemen hepsinin temel çalışma prensibinde atma ve fırlatma vardır.
OKU
Bismillahirrahmanirrahim...
Zariyat-47 "Göğü biz kudretimizle bina ettik. Şüphesiz onu genişleten de biziz."
Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.
Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre 20. yüzyılın başlarında, evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar. Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllarda yapılan gözlemlerle de kesinlik kazanmış bulunmaktadır.
OKU
Bismillahirrahmanirrahim...
Hicr-22 "...gökten bir su indirip böylece onunla sizi suladık. Hem onu (o suları), mahzenler(in)de tutanlar siz değilsiniz."
Mu'minun-18 "Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu yerde durgunlaştırdık. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter."
Zümer-21 "Allah'ın gökten bir su indirip de onu bir yoluyla yeryüzündeki kaynaklara koyduğunu görmedin mi?..."
Vakıa (68-70) "İçtiğiniz suyu hiç düşündünüz mü? Siz mi onu buluttan indiriyorsunuz yoksa biz mi? Dileseydik onu acı yapardık. Hiç şükretmez misiniz?"
Mülk-30 "De ki: 'Söyleyin bana! Eğer suyunuz (yerin dibine) çekilecek olsa, artık size kim bir akar su getirebilir?"
Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.
Suyun döngüsü ve yeraltı sularının oluşumuna ilişkin ilk belirgin keşif 1580 yılında Bernard Palissy’e aittir. Halbuki Kur’an, yeraltı sularının yağmurlar sonucunda oluştuğunu, yer altındaki rezervlerinde toplandığını, asırlar öncesinde bilim ve tekniğin olmadığı bir asırda haber veriyordu.
Yapılan bilimsel keşifler neticesinde Atmosferdeki su buharının 13x1012 ton kadar olup, bu miktarın değişmeyen sabit bir değer olduğu belirlenmiştir. Yeryüzüne her saniye ortalama 16 milyon ton su değişik miktarlarda yeryüzünün muhtelif yerlerine inmekte, aynı miktarda da yeryüzünden buharlaşmaktadır.
OKU
Bismillahirrahmanirrahim...
Maide 101 "Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre) Allah onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarmayın). Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir."
Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.
"Helâl, Allah Teâla hazretlerinin kitabında helal kıldığı şeydir. Haram da Allah Teâla Hazretlerinin kitabında haram kıldığı şeydir. Hakkında sükût ettiği şey ise affedilmiştir. Onun hakkında sual külfetine girmeyiniz."
Rezin tahric etmiştir. Tirmizi, Libas 6, (1726); İbnu Mace, Et'ime 60, (3367).
Hz.Muhammed(s.a.v)
OKU
Bismillahirrahmanirrahim.
Fussilet-53 "Onun hak olduğu meydana çıkıncaya kadar varlığımızın belgelerini onlara hem dış dünyada ve hem de kendi içlerinde göstereceğiz. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?"
Rahman-37 "Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman...
Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.
OKU
Resim: Uzayda enerjisi biten yıldızların Nasa tarafından çekilen bir patlama (Süpernova) görüntüsüdür.
Önce konuya bir soruyla başlamak istiyoruz; Diyelim herhangi bir kişi öldükten sonra mallarının yakınlarına taksimi için şimdiden vasiyet yazmak istiyor. Ve öyle bir vasiyet yazmak istiyor ki ölümünden sonra hiçbir sorun yaşanmadan, tüm mal varlığı ne fazla ne eksik tastamam kuruşuna kadar belirlediği varislere öngördüğü miktarlarda adilce dağıtılsın. Sizce bu mümkün mü? Mümkün diyen varsa şu sorulara cevap vermesini bekliyoruz:
1. Vasiyet yazan kişi öldüğünde bırakacağı tüm servetin o günkü değerini, miktarını şimdiden bilebilir mi?
2. Miras bıraktığı kişilerin (Eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşleri...) vasiyetinin uygulanacağı gün hayatta olmasını, çocuk sayısında değişme olmamasını, eşiyle boşanmayacağını v.b garanti edebilir mi?
Bu sorulara verecekleri cevap tabii ki "hayır" olacaktır; Çünkü gaybı yalnız Allah(c.c) bilir. Şimdi dönelim vasiyetin yazımına; Sizce paylar nasıl yazılmalı? miktar mı oran mı olmalı? Kişi öldüğünde ne kadar parası, malı ve mülkü olacağını şimdiden bilemeyeceği için, payları miktar olarak örneğin 10.000 lira/1 daire Eşime, 5.000 lira/60 m2 arsa oğluma, 15.000 lira/500 m2 tarla anneme v.b gibi belirleyemez. Geriye tek akılcı yöntem kalıyor o da birbirlerine göre oranlayarak nispi hisseler şeklinde (1/2, 1/8..v.b) dağıtmak. Diyelim ki örneğimizdeki kişi taksimi bu şekilde yaparak bu sorunla ilgili tedbirini aldı.
Geriye mirasçı sayısında değişme olması halinde mirasın artması veya eksik kalmasını önlemek için tedbir almak kaldı. Bu sorunun çözümü vasiyeti uygulayacak kişilerin yapacakları kesirli hesaplamalarda pay ve payda eşitliği yanılgısına düşmemelerine bağlıdır. Yani paylar mutlak değerler olmadığı için direkt mirasın dağıtımında değil, her bir mirasçıya ait reel hisse sayısının belirlenmesinde kullanılmalıdır. Ancak bu şekilde mirasçıların azalıp veya çoğalmasına paralel olarak orantılı bir artış veya azalış sağlanıp mirasın tamamı kimse mağdur edilmeden dağıtılabilir.
örneğin:Vasiyet ve borcun ödenmesinden sonra paylaşacakları mirası 50.000.- Lira farz edelim, Mirasçılar, 2 Erkek çocuk, bir kız ve anne olsun, bu duruma göre mirasın paylaşımı, 2/1 + 2/1 + 1/1 + 1/8 paydalar eşitlenerek 16/8 + 16/8 +8/8 + 1/8 = 41/8 toplam 41 hisse bulunur. Miras toplam hisseye bölününerek tek hisse miktarı: 50.000 : 41 = 1.219,51219512 TL bulunur,
Bir erkek çocuğuna bu tutarın 16 katı miras düştüğünden,
mirastan alacağı pay: 16 x1.219,51219512 = 19.512,1951219 TL
kız çocuğunun alacağı pay: 8 x1.219,51219512 = 9.756,09756096 TL
Annenin alacağı pay: 1x1.219,51219512=1.219,51219512 Lira olarak verilir,hepsini toplarsak: 19.512,1951219 + 19.512,1951219 +9.756,09756096 + 1.219,51219512 = 49.999... Lira bulunur,
Alîm ve Hakîm olan Allah(c.c) Nisa11-12 ve 176 ncı ve diğer miras ile ilgili ayetlerle kıyamete kadar yeryüzünde dağıtılacak her mirasın kendine münhasır durumları ile ilgili varyasyonlara cevap verebilecek ve tüm zamanlara uyum sağlayabilecek, biz kullarına muazzam bir miras hukuk sistemi bahşetmiştir.
Siz okurlarımıza sorular eşliğinde, örnek olay sunmaktaki maksadımız bu önemli konuya dikkatinizi çekmek içindi. Çünkü bu mübarek ayetlerde konulan genel hükümleri, maksatlı veya maksatsız yanlış bir şekilde yorumlayıp, maalesef yanlış hesaplamalar yapanlara rastlamaktayız.
Ayetlerdeki oranlardan yola çıkarak bir matematiksel eşitlik arayışı içinde olanların şunu bilmesi gerekir; Ayetlerde miras dağıtımı ile ilgili herhangi bir matematiksel eşitlik kuralından bahsedilmediği gibi, verilen oranların dışında bir artma veya eksiltmeye gidilemeyeceğine dair bir ifadeye de yer verilmemiştir. Nisa 13. ayette "...İşte bütün bu hükümler, Allah'ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır..." buyrularak verilen sayıların, hesaplamaya esas temel oranları olduğuna işaret edilmektedir.
Kuran'da miras dağıtım hesaplamasının nasıl yapılacağı sünnet ve ictihada bırakılmıştır. İşte bunun için Hz.Ömer(r.a)mirasçıların payları toplamını oranın paydası kabul ederek, meselenin halledilmesini uygun bulmuştur. "Avl", "avliye" olarak adlandırılan bu yöntem değindiğimiz ihtiyaçları karşılayabilen uygulaması kolay bir hesaplama yöntemidir. Günümüzde de islam hukuku bu yöntemi esas almaktadır.
Bazı durumlarda ise mirasçı yetersizliğinden dolayı fazlalık meydana gelir, bu duruma "reddiyye" denir, çözümü de artan payın, karı ve koca dışındaki mirasçılara yine âyetlerde bildirilen oranlarda paylaştırılması şeklindedir. Bu çözümler kısmen hadîslere, kısmen de ictihada dayanmaktadır. İslâm'ın kaynağı da yalnızca Kur'ân değil, aynı zamanda ona aykırı olmayan, onun maksadını ve delâletini esas alan sünnet ve ictihaddır. Bu şekilde Artan mirasında kelale kavramının kapsamı genişletilerek, ayetlerde geçmeyen diğer yakın akrabalara da İslam Miras Hukunda dağıtım yapılması sağlanmıştır.
Özetleyecek olursak Kuran'da mirasla ilgili bildirilen oranlar mutlak değerler değildir; Bu değerler ayetlerde zikredilen mirasçıların vuku bulan bir miras dağıtımında biraraya geldiklerinde toplam paylarınınhesaplanmasına esas teşkil edecek nispi değerlerdir.
En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.
OKU
Bismillahirrahmanirrahim.
Nisa-105 “Doğrusu Biz sana gerçeğin ta kendisi olan kitab (Kur'an)'ı indirdik ki insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde hükmedesin. Sakın hainlerin savunucusu olma!”
Maide-44 "Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) teslim olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir."
Maide-49 "Aralarında, Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur’an’ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır."
Maide-67 "Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez."