Bismillahirrahmanirrahim.
Bakara (30-33) Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi. Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler. Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi.
Ra'd-13 "Gök gürlemesi O’na hamd ederek tespih eder. Melekler de O’nun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı çok şiddetli olandır."
Nahl-48 "Onlar, Allah'ın yarattığı birtakım şeyleri görmediler mi ki? Gölgeleri Allah'ın kudretine boyun eğip secde ederek, sağa sola döner, dolaşır."
Fatır-1 "Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. Yaratmada dilediğini artırır. Doğrusu Allah, her şeye Kadir olandır."
Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.
Peygamber Efendimiz(s.av.)'den rivayet olunmuştur ki;
“Râd (gök gürültüsü), buluta müvekkel, meleklerden bir melektir (yani mevcut fiziksel gök gürültüsünün işlemesini, bulutla olan ilişkisinin tanzimini üstlenmiş meleklerden -müvekkel- bir melektir. İsmini ondan alarak R’ad / gök gürültüsü olarak anılıyor). Beraberinde / Elinde ateşten kırbaçlar vardır ki, onlarla bulutları -Allah’ın dilediği yere- yürütür. Duyduğumuz ses (gök gürültüsü) ise, adı geçen meleğin bulutları emredilen yerlere yürütürken onları sıkıştırmasından (süratle sevk etmesinden) ileri gelmektedir” (Müsned, 5/385-Şamile-; Tirmizî, Tefsiru Sureti’r-Rad -hadis hasen, gariptir-).
Kaza ve kader kaleminin cereyanına göre yaratmayla ilgili Allah(c.c)'ın her bir meleğe ait üzerine düşen hem ruhi ve hem de fiili görevleri kendilerine ilahi emirleri tebliğ etmekle görevli melekler vasıtasıyla bildirdiğini ilgili ayetlerden anlamaktayız. Melekler Allah(c.c)'ın bu şekilde kendilerine öğrettikleriyle gökten yeryüzüne kadar işleri idare ederler. Yaratılan varlıkların ve bunlarla ilgili olayların insanın görerek ve diğer tüm duyuları ile algılayabileceği şekilde vücuda getirilmesine vesile olurlar. Öyle ki meleksiz bir yağmur damlası dahi yere düşemez.
Böylece Rad-13 ncü ayette vurgulandığı gibi Allah(c.c)'ın korkusundan O'nu tespih eden ve O'nun emirlerini harfiyen yerine getiren melekler vasıtasıyla, gök gürültüsü gibi yaratılış gayesine uygun olarak vücuda gelen her bir mahluk, Allah(c.c)'ın varlığına delil olarak O'nu övmüş, O'na hamd etmiş olur.
Bakara (30-33) ncü ayetlerden yarattığı her hadise ve mahluku bir sebebe bağlayan Allah(c.c)'ın yarattıklarındaki sanatı, harikuladeliği fark edip görebilen ve bu eserlerin mahiyetini, işlevini ve hikmetini idrak edebilen, onları isimlendirebilen, tanımlayabilen insanın tüm yaratılmışlardan oluşan kainat kitabının da asli muhatabı olduğunu anlamaktayız.
Allah(c.c)'ın peygamberlerine vahiy, yahut kudretini, eserlerini yaratıklarına ileten elçiler kıldığı, ikişer üçer, dörder çok kanatlı meleklerin (Fatır-1) ise, Henüz hiçbir teşekkülü olmayan en küçük atom altı parçacıklarından oluşan maddeye (Higgs Bozonu, Karanlık madde, esir maddesi) etki ederek kendi asli görünümlerini değiştirerek belli bir şekli olan esire ait cisimler olarak vücuda geldikleri kanaatindeyiz. Yaratmanın vahdetten kesrete, yani tekten çoğa dağılması şeklinde olduğunu kabul edersek; yaratılmasına vesile oldukları maddi veya ruhi tüm eserlerdeki bütünün içinde olduklarından eserin kendisini göremediklerini veya idrak edemediklerini söyleyebiliriz.
"Sanatı karşısında akılların hayrete düştüğü, kudreti karşısında en güçlü kimselerin aciz kaldığı Allah'ı tesbih ederiz."
En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.
OKU
İslam Ülkeleri Neden Geri Kaldı?

Batı toplumlarında ise aklı ve bilimi hakim kılan zihniyet bu tür hizipleşmelere müsait dini oluşumların etkili olmasını önlemiştir. Bu nedenle de İslam toplumlarındaki kadar iç kaos ve yönetim istikrarsızlıklarına maruz kalmamaktadırlar. Sahip oldukları zenginlik ve özgür düşünce ortamı aynı zamanda bilim ve teknolojide de gelişmelerine vesile olmuştur.
Farklı dinlerden olup da gelişmeyi başaran batılı ülkelerin gelişmelerinin altında yatan diğer bir önemli etken ise, dış ilişkiler konusunda Enfal Suresinin 73 ncü ayetinde "Kâfirler de aslında birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdırlar. Eğer siz de öyle yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar." buyrulduğu gibi batı toplumları gerek ekonomik, siyasi ve askeri konularda olsun, gerek sosyal, kültürel ve bilimsel konularda olsun, AB, IMF, B.M, AGİT ve NATO gibi çeşitli uluslararası birlikler kurarak güçlerine güç katmaktadırlar. İslam ülkeleri ise bırakın bir araya gelmeyi kendi içlerinde dahi gerekli olan birlik ve beraberliği başaramamış olmanın üzücü sonuçlarını halen daha yaşamaya devam etmektedirler.
Ancak manevi kalkınma açısından ise durum farklıdır. Maddi kalkınma konusunda her ne kadar başarılı olmuş gibi gözükse de batı toplumlarının günümüzde yaşadıkları manevi ve Ahlaki çöküntü, ciddi bir sorun haline gelmiştir. Çünkü batılılar Allah(c.c)'ın koyduğu ölçü ve yasalara uyarak ve O'nun rızasını umarak değil, dünyaya dair bitmek bilmeyen hırs ve ihtirasları doğrultusunda yalnız kendi nefislerini tatmin etmek için çalışmaktadırlar. Şu an ki durumları bir zamanlar maddi yönden ilerlemiş, fakat manevi yönden dibe vurdukları için Kur'an’daki helak edilmiş olan kavimleri çağrıştırmaktadır.
Ancak manevi kalkınma açısından ise durum farklıdır. Maddi kalkınma konusunda her ne kadar başarılı olmuş gibi gözükse de batı toplumlarının günümüzde yaşadıkları manevi ve Ahlaki çöküntü, ciddi bir sorun haline gelmiştir. Çünkü batılılar Allah(c.c)'ın koyduğu ölçü ve yasalara uyarak ve O'nun rızasını umarak değil, dünyaya dair bitmek bilmeyen hırs ve ihtirasları doğrultusunda yalnız kendi nefislerini tatmin etmek için çalışmaktadırlar. Şu an ki durumları bir zamanlar maddi yönden ilerlemiş, fakat manevi yönden dibe vurdukları için Kur'an’daki helak edilmiş olan kavimleri çağrıştırmaktadır.
En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.
OKU
Gökyüzü ve Cinler

Hicr (16 - 18) "Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik.Ve göğü taşlanan bütün şeytanlardan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı eden şeytan hariç, onu apaçık bir alev sütunu takip eder."
Enbiya-32 "Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık..."
Saffat (6-10) "Muhakkak ki biz, dünya semasını (yeryüzüne en yakın göğü) yıldızlarla süsleyip donattık. Ve her türlü inatçı asi şeytana karşı da koruduk. Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır. Ancak bir çalıp çarpan (olursa), onun da peşine delip geçen bir ateş takılır."
Rahman-33 "Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz."
Rahman-35 "Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız."
Mülk-5 "Andolsun ki biz en yakın göğü kandillerle (yıldızlarla) süsledik, onları şeytanlar için taşlama araçları kıldık ve onlar için alevli ateş azabı hazırladık."
Cin (8-9) (Cinler, dediler ki): "Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve alevlerle dolu bulduk. Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir alev buluyor."
Nebe (12-13) "Üstünüzde yedi kat sağlam göğü bina ettik..."
Tarık-11 "And olsun o dönüşlü göğe,"
Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.