Şan ve Şeref Yalnız Allah(c.c)'a Aittir

Bismillahirrahmanirrahim.

Nisa-139 "Onlar, mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir."

Fatır-10 "Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir. Güzel sözler ancak O’na yükselir..."

Münafikun-8 Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü'nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Fatır-10 Tefsiri: İzzet kelimesi “onur, saygınlık ve güçlü olma” anlamlarına gelir. “Kim izzet isterse bilmeli ki izzet tamamıyla Allah’a aittir” şeklinde çevirdiğimiz cümleye, bazı müfessirler, “Kim o sözde tanrılara ve putlara taparak bir izzet elde etmek istiyorsa bilsin ki izzet tümüyle Allah’a aittir”, bazıları “Kim izzet istiyorsa Allah’a itaat etsin, izzet bulsun”, bazıları da “Gerçek anlamda izzetin kime ait olduğunu öğrenmek isteyenler bilsinler ki, her yönden izzet Allah’a mahsustur” mânasını vermişlerdir (Taberî, XXII, 119-120). Şeref, onur, güç, pâye, üstünlük gibi anlamları olan “izzet”in bütünüyle Allah’a ait kılınması, bu kavramın insanlar açısından asla kullanılamayacağını değil, insanların elde edebilecekleri her türlü onur ve pâyenin Allah’tan olduğunu ve ancak O’nun hoşnutluğuna uygun olması halinde değer taşıyacağını ifade etmektedir. Nitekim başka bir âyette bu kavram Allah’a, resûlüne ve müminlere izâfe edilmiştir (bk. Münâfik-63/8). Âyetin devamında yer alan ve “Sinsi sinsi kötülük tasarlayanlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzakları altüst olur” şeklinde çevirdiğimiz cümle ile de, izzetin şeytanî düşünceleri geliştirmekle elde edilemeyeceğine bir telmihte bulunulduğu anlaşılmaktadır.

Birçok müfessir “güzel söz”den maksadın, başta kelime-i tevhid olmak üzere Allah’ı anma ve yüceltme mânası içeren her türlü tesbih, tehlil, Kur’an tilâveti, dua, istiğfar vb. sözler olduğunu kaydeder (meselâ Zemahşerî, III, 270). Fakat bunu belirli sözlerle sınırlandırmayıp iyiliği teşvik, kötülüğü engelleme gibi “iyi, temiz, güzel” vasfına uyan başka sözleri de bu kapsamda düşünmek uygun olur (Şevkânî, IV, 390). “O’na yükselir” ifadesinden maksat, Allah’ın bunları kabul etmesi, Allah katında makbul olması veya yazıcı meleklerin yazdıklarıyla yükselmeleridir (Şevkânî, IV, 390)... (Diy.İşl.Bşk.Lığı Tefsiri)

Her kim izzet istiyorsa, zillet ve hakaretten kurtulup şerefli, haysiyetli, kuvvetli olmak arzu ediyorsa bilsin ki, izzet tamamı ile Allah'ındır. Dünyada da Allah'ındır; ahirette de Allah'ındır; dolayısıyla izzet isteyen şuna buna tapmakla kendisini zelil etmemeli, hepsini geçip Allah'a yükselmelidir. Fakat O'na hoş kelimeler yükselir. Onu da salih amel yükseltir... (Elmalılı Hamdi Yazır)

(Her kim izzet) Kuvvet, şeref ve şân (istiyorsa) bilsin ki (bütün izzet) kuvvet ve hâkimiyet (Allah’ındır) öyle mahlûkattan olan putlara, insanlara tapınarak onlardan bir faide bekleyenler, aldanmış bulunmaktadırlar. Öyle müşrikce hareketlerde bulunan her şahıs,bilmelidir ki, bütün izzet,bütün hâkimiyet ve kuvvet, dünyevî ve uhrevî şeref ve yücelik Cenab-ı Hak’ka mahsustur. Artık izzeti, şeref ve lütfu o Yüce Yaratıcı’dan istirham etmelidir. O’na ibadette, dua ve niyâzda bulunmalıdır. (Pâk söz O’na) O Yüce Mabûd’un izzet dergahına (yükselir)... (Ömer Nasuhi Bilmen)

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU

Lehvel Hadis Nedir?

Bismillahirrahmanirrahim.

Müminun-3 "
Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler."

Lokman-6 "İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır."

Asr (1-3) "Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka." 

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Lokman Suresinin 6 nci ayetindeki "eğlencelik asılsız ve faydasız söz" şeklinde tercüme edilen kısmın metindeki orjinal karşılığı "lehvel hadis" dir.

Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde bunu şöyle açıklamıştır; Laf eğlencesi: Eğlencelik söz; insanı oyalayan, işinden alıkoyan sözler, asılsız hikayeler, masallar, romanlar ve tarih kılıklı efsaneler, güldürücü lakırdılar, gevezelikler, nağmeler gibi eğlendirici sesler.


İslam ve Bilim

Elinde henüz okuyacağı hiçbir metin olmadığı halde, Peygamber Efendimiz(s.a.v)'e ilk vahiy olarak "Oku" ayetinin indirilmesi, okumanın bildiğimiz anlamı dışında insanı ve kainatı da kapsayan daha genel bir anlamı olduğunu akla getirmektedir. Nitekim Kur'an'ın bütünlüğü bağlamında irdelediğimizde "Oku" emrinin, tüm varlıklarla beraber insanın içinde bulunduğu kainat kitabını da kapsadığı anlaşılmaktadır.

İslam, Allah(c.c)'ın sonsuz kudretinin delili olan tüm mevcudattaki hayranlık uyandıran sanatının tefekkür edilmesini, yaratılışın nasıl olduğunun anlaşılmaya çalışılmasını teşvik etmektedir. Denizlerde yüzen gemilerden, havada kuşların nasıl uçtuğundan bahseden ayetlerde olduğu gibi, Kur'an'da gerek bilimsel yasalara, gerekse teknolojiden yararlanılmasına dikkat çekilmiş; Bilenlerle bilmeyenlerin bir olamayacağı ve Allah(c.c)’a gereğince derin saygı duyanların ancak alimler olduğu  ifade edilmiştir.

Allah(c.c)'ın yaratmasını sebeplerin arkasında gizleyerek, imtihan ortamındaki insan aklının kabul edeceği kurallar zinciri içinde yaratmasına sünnetullah, sebeplerin insanlar tarafından keşfedilmesi faaliyetine ise bilim diyoruz. Bilim insanın evrendeki ilahi sanatın ve mesajın sahibini layıkıyla tanıyıp, ilahi kudretin büyüklüğünü layıkıyla takdir edebilmesinde ve devamında gelen teknoloji ile madde üzerindeki tasarruf gücünü daha etkin olarak kullanabilmesinde önemli rol oynar. Bunu layıkıyla yapamayan insan her şeyden önce akıl gibi büyük bir nimeti kullanamamış, dünyayı Allah(c.c) yolunda gereği gibi imar edememiş olur.

Suyun kaldırma kuvveti, yer çekimi kanunu gibi kesin olarak ispatlanmış bilimsel yasalar sürekli olarak geçerliliğini koruyup değişmezken, virüslerin bakterilerden, atom altı parçacıklarının atomdan sonra bulunması gibi yeni buluşlar nedeniyle eski keşiflerin içeriği gelişmekte; Hipotez ve kurama dayalı bazı bilimsel çalışmaların sonuçları ise zamanla değişebilmektedir; Çünkü gerek bireysel, gerekse evrensel anlamda sürekli bir tekamül söz konusu olduğundan, değişen idrak seviyelerini tatmin edebilecek şekilde bunların güncellenmesi gerekmektedir. Örneğin günümüzde kabul gören güneş merkezli evren modelinden önce, antik çağ'dan itibaren kabul görmeye başlayan ve orta çağa egemen olan yer merkezli evren modeli kabul görüyordu; Yani yıldızlar ve gezegenlerin dünyanın etrafında döndüğüne inanılıyordu. Bu durum bize Kur'an'daki ayetlerin anlaşılması ile ilgili muhkem ve müteşabih ayet farkını çağrıştırmaktadır.

Sonuç olarak; Bilimde yer merkezli ve güneş merkezli evren kuramları gibi birbirine zıt olgular dahi söz konusu olabiliyorken, Kur'an ayetlerinin hiç birisinin aksi ispat edilememekte; Evrendeki yaratılış yasalarını net bir şekilde ortaya koyan tüm bilimsel çalışmalar, istisnasız olarak Kur'an'la ittifak etmektedir. Bu nedenledir ki, Kur'an'a, akla ve yaratılışın yasalarına, yani fıtrata aykırı hiçbir bilgi İslami açıdan işlevsel olamayacağı için, bilimsel çalışmalar mutlaka Kur'an'ın rehberliğinde yürütülmelidir. Ayrıca bilim vasıtasıyla gerçekleştirilen her türlü keşif ve icatlarda hedef maddi kazanç veya menfaat değil, Allah(c.c)’ın rızası, hoşnutluğu ve dinine yardım olmalı; Allah(c.c)’ın yarattığını bozup değiştirerek doğaya, insanlığa zararlı sonuçları olabilecek, felaketlere yol açabilecek bilim ve teknolojiden uzak durulmalıdır.

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU