Gerçek Hükümdar Allah(c.c)'tır

İlahlık vasıflarından birisi olan egemenlik; yani hükmetme yetkisi ve insanları hayatları ile ilgili tüm meselelerde yönlendirme hakkı yalnız Allah(c.c)’a aittir. Bu nedenledir ki; İslam sadece bireysel hayatla ilgili değil, toplumsal hayatla ilgili de metot ve sistem koyup, kural ve kaideler belirlemiştir.

Şüphesiz ki; insanlar için neyin en uygun ve neyin en hayırlı olacağını, yalnız onları yaratan Allah(c.c) bilir; insanların ilahlığa soyunarak yaptıkları kanunlar, O'nun kulları için koyduğu kanunlar gibi asla kusursuz ve mükemmel olamazlar.

Ayrıca yaptırım gücünü sadece dünyevi cezalardan alan beşeri kanunlar, ahiret ceza ve mükafatını da ön gören ilahi kanunlar kadar caydırıcı değildirler. Sonuç olarak; toplumlar ancak ruhunu vahiyden alan değerlere ve kanunlara kavuştuklarında kargaşa ve bunalımdan kurtularak, özledikleri düzen ve saadete ulaşabilirler.

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

Bismillahirrahmanirrahim.

Ali İmran-189 "Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir."

Maide-44 "... Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir."

Maide-49 " Aralarında, Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur’an’ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın..."

Enam-57 "De ki: “Şüphesiz ben, Rabbimden (gelen) kesin bir belge üzereyim. Siz ise onu yalanladınız. Sizin acele istediğiniz azap benim elimde değil. Hüküm yalnızca Allah’a aittir. O, hakkı anlatır. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır."

Enam-62 "...İyi bilin ki hüküm yalnız O’nundur. O, hesap görenlerin en çabuğudur."

Araf-54 "...İyi bilin ki yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!"

Tevbe-116 "Şüphesiz göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah’ındır. O, diriltir ve öldürür. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.

Yunus-109 "(Ey Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır."

Yusuf-40 "Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere (düzmece ilâhlara) tapıyorsunuz. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler."

Kur'an Neden Topluca İndirilmedi?

Bismillahirrahmanirrahim.

Maide-101 "Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Hâlbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)"

İsra-106 "Hem onu, bir Kur’ân olarak (âyet âyet) kısımlara ayırdık ki, insanlara onu (iyice anlayabilmeleri için) dura dura okuyasın! Çünki onu (hâdiselere göre, size bir ders olmak üzere) azar azar indirdik."

Furkan (32-33) "Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler: 'Kur'ân O'na topluca indirilmeli değil miydi?' dediler. Biz O'nu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle, parça parça indirdik ve O'nu tane tane, ağır ağır okuduk. Bunun içindir ki, hangi soruyla karşına çıkarlarsa çıksınlar, biz sana mutlaka asıl doğru olan neyse, onu ve en güzel açıklamayı getirmekteyiz ve böylelikle de Kur'ân, parça parça indirilmiş olmaktadır."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU

Müminin Şan ve Şerefi Kur'an'dadır

Bismillahirrahmanirrahim.

Enbiya-10 "Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?"

Müminun (70-71) "Yoksa onda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Aksine o, kendilerine hakkı getirmiştir. Halbuki onlar haktan hoşlanmamaktadırlar. Eğer hak onların arzularına uysaydı, gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şereflerini (Kur’an’ı) getirdik. Onlar ise bu şereflerinden yüz çeviriyorlar."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Enbiya-10 Tefsiri: Zikriniz bunda, yani muhtaç olduğunuz öğüt ve dillere destan olacak şan ve şerefiniz bundadır. (Elmalılı Hamdi Yazır)

"Öğüt" diye çevirdiğimiz zikir kelimesi, "şan, şeref, uyarı, vaad ve tehdit, din konusunda gerekli olan şeylerin açıklaması" (Râzî, XXII, 145); “kişinin elde ettiği bilgiyi zihinde koruma kabiliyeti, bir şeyin zihinde tutulması, hatırlatıcı, hatırlama, hâtıra, akılda tutulması gereken her şey” anlamlarına da gelmektedir (bk. Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “zkr” md.). İnsanlara indirilen kitaptan maksat da Kur’an’dır. Allah Teâlâ insanların şeref ve şanını koruyup yücelten, onları uyaran, öğüt veren ve dinleri konusunda gerekli açıklamaları yapan bir kitap indirdiğini belirtmiş ve insanların kitabı okuyup akıllarını da kullandıkları takdirde bu nimetlere kavuşacaklarına işaret etmiştir. Âyet aynı zamanda Hz. Peygamber’den mûcize isteyen müşriklere de cevap teşkil etmektedir; yani şöyle denmiş olmaktadır: Peygamber size bu özellikleri taşıyan bir kitap getirmiştir, bu sizin için yeterli değil mi ki başka mûcize istiyorsunuz?(Diy.İşl.Bşk.Lığı Tefsiri)

(Yemin olsun ki) mukaddes zatım hakkı için ki, Ey Kureyş cemaati! (size bir kitap indirdik ki) sizi irşat ve yüceltmek için Kur’an’ı Kerîm gibi yüce bir kitap ihsan eyledik ki, (sizin şeref iniz ondadır) sizin kadrinizi, adınızı yükseltecek hükümler onda yazılıdır, sizin dinî ve dünyevî muhtaç olduğunuz işlere dair malûmat onda anlatılmıştır. Bütün insanlık içinlâzım olan güzel ahlâka ait öğütler o ilâhî kitapta beyan buyurulmuştur. Artık bu kutsî kitabı size tebliğ eden Yüce Peygamber Hz. Muhammed Aleyhisselâm’a tâbi olmayacak mısınız? (Hâlâ) o Peygamberin dînindeki yüceliği (akıllıca düşünmez misiniz?) onun muhterem bir insan olmasının Peygamberliğine mâni olmayacağını güzelce düşünerek onun gösterdiği hidayet yolunu takibedip durmalı değil misiniz? Siz hiç inkârcı olan kavimlerin başlarına gelen felâketlerden haberdar bulunmuyor musunuz? İşte sizlere ihsan buyurulmuş olan o mukaddes kitap, o eski kavimlerin o müthiş tarihî hallerini sizlerin dikkat nazarlarına sunmak lütfunda bulunuyor. Artık uyanınız! (Ömer Nasuhi Bilmen)

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU