İslam'da Çocuk Yaşta Evlilik Yoktur

Evlenme çağının rüşdün oluşmasıyla başladığının en açık delili, mehir konusudur. Şöyle ki Nisa Suresi'nin 4 ncü ayetinde, kadının evlenirken mehir aldığı ve aldığı mehirden dilerse kocasına bağışta bulunabileceği belirtilmektedir. Bir sonraki ayette ise, aklı ermezlere mal verilmemesi emredilmektedir (ayrıca bkz. Enam/152, İsra/34). Buna göre kadının mehir almış olması ve bu mehirden bağışta bulunabilmesi, onun reşit olduğunu gösterir.

Zaten Nisa Suresi'nin 6 ncı ayetindeki "Evlenme çağına gelinceye kadar yetimleri gözetip deneyin. Onların akılca olgunlaştıklarını görürseniz, mallarını kendilerine teslim edin..." ifadesi, evlenme çağının rüşdün gerçekleştiği yaş olduğunu net bir şekilde vurgulamaktadır. Bilindiği üzere doğal olarak cinsiyet, ırk, genetik ve çevresel faktörler, kişilerin olgunlaşma süresinde farklılıklara yol açabilmektedir. Allahualem bu gerekçe ve hikmetle olsa gerek ki; ayette sadece yaşla yetinilmeyip, kişinin olgunlaşıp olgunlaşmadığının gözlem ve deneylerle tespit edilmesi esas kılınmıştır.

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

Bismillahirrahmanirrahim.

"Kadınlara mehirlerini gönül hoşluğuyla verin. Eğer onlar gönül rızasıyla size bir şey bağışlarlarsa onu afiyetle yiyin. Allah'ın, sizi başına diktiği mallarınızı aklı ermezlere vermeyin; o mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin. Evlenme çağına gelinceye kadar yetimleri gözetip deneyin. Onların akılca olgunlaştıklarını görürseniz, mallarını kendilerine teslim edin..." (Nisa/4-6)

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU

İslam' da Liderlik Yönetim ve Sorumluluk

Liderlik, yönetim ve yönetim sorumluluğuyla ilgili ayet ve hadislerde işaret edilen ilke ve esasları maddeler şeklinde özetlersek;

1. Her insan kendisine bahşedilen dünya nimetlerinin Allah(c.c)'ın emir ve yasaklarına uygun olarak tasarrufu ve idaresinden sorumlu birer lider ve yöneticidir. Hadisi Şerifte "Her biriniz birer çobansınız ve yönetiminizde bulunanlardan sorumlusunuz..." buyurulmuştur.

2. Yönetim sosyal hayatın düzeni için gerekli ve hayati bir ihtiyaçtır. Zuhruf-32' nci ayette Cenabı Allah(c.c) kullarını birbirlerine iş gördürebilmeleri için birbirlerinden derecelerle üstün kıldığını bildirmektedir. Kanaatimizce bu ayette yönetim için gerekli olan hiyerarşik yapıya işaret edilmektedir. Hadisi Şerif'te ise, üç kişiye ulaştıktan itibaren her topluluk tarafından mutlaka aralarından bir lider ve yönetici seçilmesi buyurulmuştur.

3. Lider ve yönetici olacak kişi hem bilgili ve hem de bedensel olarak güçlü olmalıdır. "Biz daha zenginiz" diyerek Talut'un hükümdarlığa layık görmeyenlere cevaben Bakara 247'nci ayette "...Şüphesiz Allah, onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı...” buyurularak yönetici olmak için  en önemli kriterlerin bilgi ve güç olduğu vurgulanmıştır.

4. Göreve istekli ve talip olan veya hırsla bir şekilde görev ve makamı elde etmeye çalışanlar değil; Halkın istişaresi neticesinde aralarından göreve layık görüp seçtikleri kişiler lider ve yönetici olmalıdır. Bir makâma talip olmadığı hâlde o makama getirilen ve samimiyetle gayret gösteren kimselere Cenabı Allah(c.c.) yardım eder; Hadisi Şerifte " Eğer senin talebin üzerine sana emirlik verilirse, istediğin şeyin sorumluluğu sana yüklenir. Eğer sen tâlibi olmadan sana emirlik verilirse, o işte yardım görürsün.” buyurulmuştur.

5. Yöneticiler sırf kendi görüş ve düşünceleri ile değil bütün işlerini danışarak, istişare ederek yürütmelidirler. Ve insanlar arasında keyfi olarak değil, ayrım yapmadan adaletle hükmetmelidirler. Şura-38 nci ayette iman edenlerin işlerini istişare ederek yürütmeleri gerektiği vurgulanmış, Sad-26 nci ayette ise lider ve yöneticilerin İnsanlar arasında keyfi davranmadan adaletle hükmetmeleri emredilmiştir.

6. Yöneticiler memur istihdamında daima liyakat esasını gözetip, görevleri ehline vermelidirler. Nisa-58 nci ayette "Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor..." buyurulmuştur. 

7. Liderlik ve yöneticilik çok büyük bir sorumluluktur. Hadisi Şerif'te kıyamet günü Allah(c.c)'ın en sevmediği ve meclisinden uzak tutacağı kişilerin adaletle hükmetmeyen zalim hükümdarlar olduğu bildirilmiştir. Bu nedenle müminler bu sorumluluğun farkında olduklarından kendilerine görev verilmediği sürece bu görevlerden mümkün oldukça uzak durmayı tercih ederler. Eğer bir gün kendilerine görev vaki olacak olursa da yönetecekleri kişilerin Allah(c.c)’a karşı gelmekten sakınan takva sahibi müminler olması için dua ederler. Hadisi Şerifte “Siz memuriyet alma husûsunda pek istekli davranacaksınız. Hâlbuki (elde etmek için) çırpındığınız o vazîfe, kıyâmet gününde bir pişmanlık sebebi olacaktır.” buyurulmuştur.

8. İnsanlar mahşer günü önderleriyle birlikte hesaba çekileceğinden (isra-71) insan hayatta kimin peşinden, izinden gittiğine, kimlere uyduğuna çok dikkat etmelidir.

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

Bismillahirrahmanirrahim...

Bakara-247 "Peygamberleri onlara, “Allah, size Tâlût’u hükümdar olarak gönderdi” dedi. Onlar, “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız. Ona zenginlik de verilmemiştir” dediler. Peygamberleri şöyle dedi: “Şüphesiz Allah, onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı.” Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir."

Nisa-58 "Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir."

Enam-165 "Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve O, bağışlayan, esirgeyendir."

İsra-71 "Her insan topluluğunu önderleri ile birlikte çağıracağımız o günde kimlerin amel defteri sağından verilirse, onlar, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklar."

Furkan-74 "Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir."

Sad-26 "Ey Davud! Biz seni yeryüzünde hükümdar yaptık. İnsanlar arasında adaletle hükmet, keyfine uyma, sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır. Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unuttuklarından dolayı çetin azab vardır."

Şura-38 "Onlar öyle kimselerdir ki Rab’lerinin çağrısına kulak verip, namazı hakkıyla ifa ederler. İşlerini istişare ile yürütürler, kendilerine nasib ettiğimiz imkânlardan hayırlı işlerde sarf ederler."

Zuhruf-32 "Rabbinin rahmetini onlar mı taksim edip paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında Biz taksim ettik; birbirlerine iş gördürmeleri için kimini kimine derecelerle üstün kıldık; Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri şeylerden daha iyidir."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Peygamber Efendimiz(s.a.v) buyuruyorlar ki;

Ashâb’dan Ebû Zer radıyallâhu anh, birgün Peygamber Efendimiz’e: "Yâ Rasûlallâh! Beni vâli tâyin eder misin?” demiş, Allâh Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem ise şöyle karşılık vermiştir:

"Ey Ebû Zer! Sen zayıf bir adamsın. İstediğin vazîfe ise büyük bir emânettir. Bu emâneti ehil olarak alan ve üzerine düşeni yapanlar müstesnâ, aslında bu vazîfe kıyâmet gününde bir rezillik ve pişmanlıktır." (Müslim, İmâre, 16)

“Vallâhi biz, tâlip olanı veya vazîfe hırsı bulunanı yönetici yapmıyoruz!” (Buhârî, Ahkâm, 7; Müslim, İmâre, 15)

Ey Abdurrahmân! Emîrliğe tâlip olma! Eğer senin talebin üzerine sana emîrlik verilirse, istediğin şeyin sorumluluğu sana yüklenir. Eğer sen tâlibi olmadan sana emîrlik verilirse, o işte yardım görürsün.” (Buhârî, Eymân, 1; Müslim, İmâret, 19)

“Siz memuriyet alma husûsunda pek istekli davranacaksınız. Hâlbuki (elde etmek için) çırpındığınız o vazîfe, kıyâmet gününde bir pişmanlık sebebi olacaktır.” (Buhârî, Ahkâm 7. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 39, Kudât 5)

"Kıyamet günü, insanların Allah'a en sevgilisi ve meclis bakımından en yakını adil imam (devlet reisi), Allah'ın en sevmediği ve meclis bakımından en uzağı zalim imamdır." (Tirmizî, Ahkâm, 4)

"Her biriniz birer çobansınız ve yönetiminizde bulunanlardan sorumlusunuz. İmam (devlet reisi) çobandır ve yönettiği kimselerden sorumludur. Erkek evinin çobanıdır ve eli altındakilerden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanı (muhafızı)dır ve ondan sorumludur. Hizmetçi, efendisine ait malın çobanıdır ve ondan sorumludur. " (Buhârî, Cuma, 44; Ahmed b. Hanbel, II, 108)

"Üç kişi olduğunuzda içinizden birini imam seçin." (Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, I, 431 (Müslim, Nesâî, Ahmed).

"Danışan kazanır, danışmayan kaybeder." (Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, II, 280.)

Hz Ebubekir (r.a)'ın hilafete seçildiği gün yaptığı İslam'da liderlik yönetim ve sorumluluk anlayışını özetleyen tarihi konuşma:

"Ey insanlar! Ben sizin en hayırlınız olmadığım halde başınıza geçmiş bulunuyorum. Eğer iyilik yaparsam bana yardımcı olunuz, kötülük yaparsam beni doğrultunuz. Doğruluk emanettir, yalan ihanettir. İçinizdeki en zayıfınız, hakkını alana kadar yanımda en güçlünüz olacaktır. Cihadı terk eden millet zelil olur. Toplumda fuhşun yaygınlaşması, toplumsal belaların gelmesine sebeptir. Allah’a ve peygamberine bağlı kaldığım sürece bana itaat ediniz, aksi durumda bana itaat etmeniz gerekmez." (İmadüddin Halil, İslam’da Liderlik, s, 25.)

Hz.Ömer (r.a.)’ın halife se­çildikten sonra, minbere çıkarak yaptığı tarihi konuşma:

“Cenâb-ı Hak, beni işlerinize vekil tayin etti. Size faydalı olacağımı ümit ede­rim. Yü­ce Allah’tan da bana yardımcı olmasını, sizin haklarınızı korumak husu­sunda bana il­hamda bulunmasını niyaz ediyorum. Çünkü ben zayıf bir kulum. Bana ancak Allah’ın yar­dımı kuvvet verir. Halifelik vazifesini üzerime almış ol­mam, inşallah ahlakımdan hiçbir şeyi değiştirmeyecektir.

“Büyüklük Cenâb-ı Hakk’a mahsustur. Kulların büyüklenmeye hakları yok­tur. Hiçbi­riniz, ‘Ömer halife olunca değişti.’ demesin! Ben hakkı kendi nefsim­den önce düşünü­rüm. Onu daima başa alırım. Yaptığım işleri de size açıklarım. İçinizden haksızlığa uğ­rayan ve kendisine zulmedilen olursa bana haber versin. Çünkü ben de sizin gibi bir insanım. Siz söylemezseniz ben bilemem.”

Hz. Ömer bunları söyledikten sonra Allah’a şöyle dua etti: “Allah’ım, ben sert ve şiddetli biriyim, bana yumuşaklık ihsan eyle. Ben güç­süzüm, bana kuvvet ver. Ey Rabb’im, idaresini üzerime aldığım bu ümmeti doğ­ru yola irşat için bana güç ve kuvvet ver.” (Hilye, 1: 54.)


OKU

İyiliği Emretmek Kötülükten Sakındırmak Allah(c.c)'ın Emridir.

Kimi birilerinin ardına düşer ben şucuyum, ben bucuyum diyerek avazı çıkarcasına bağırır herkese istediği gibi ilan eder; kimi takım tutar kanım aksa takımımın renginde akar diyerek övünür; kimi bir fikir akımı, doktrin gibi benimsediği herhangi bir düşünce sistemini rahatlıkla savunur.

Bunlar ve daha birçok bunlara benzer durumlarla ilgili kendini ifade etmek malumunuz üzere zamanımızda gayet normal karşılanırken, bir mümin de bir kardeşini bir iyiliğe çağırmak veya bir kötülük konusunda uyarmak istediğinde ise ne ilginçtir ki, bazıları bu duruma hiddetlenip "inancını kendine sakla! din Allah(c.c)'la kul arasındadır. Gösteriş riya yapma!..." ve buna benzer işlerine gelen uydurma gerekçelerle kötü birşey yapmış algısı uyandırıp mümin kardeşimizi susturmaya çalışırlar.

Oysa Cenab-ı Allah(c.c) konuyla ilgili bakın ne buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara-143 "Böylece sizi insanlara şahit ve örnek olmanız için tam ortada bulunan bir ümmet kıldık..."

Ali İmran-104 "Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır."

Ali İmran-110 "Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz..."

Ali İmran-114 "Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar iyi insanlardandır."

Araf (163-165) "Onlara, deniz kıyısındaki kasabanın durumunu sor. Cumartesi yasaklarına tecavüz ediyorlardı. Cumartesileri balıklar sürüyle geliyor, başka günler gelmiyorlardı. Biz onları, yoldan çıkmaları sebebiyle böylece deniyorduk.Hani onlardan bir topluluk demişti ki: 'Siz, Allah’ın helâk edeceği veya şiddetli bir azaba uğratacağı bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?' Onlar da, 'Rabbinize bir mazeret beyan etmek için, bir de belki Allah’a karşı gelmekten sakınırlar diye (öğüt veriyoruz)' demişlerdi. Artık ne zaman ki (onlar) kendilerine yapılan nasîhatleri unuttular, (biz de)kötülükten yasaklayanları kurtardık; zulmedenleri de isyân etmekte olduklarından dolayı şiddetli bir azâb ile yakaladık!"

Enfal-25 "Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir."

Tevbe-71 "Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir."

Taha-132 "Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır."

Hac-41 "Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah'a varır.

Lokman-17 "Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Araf (163-165) Tefsiri: